İkibinli yıllara girdiğimiz, teknolojinin ve bilimin en hızlı geliştiği bu yıllarda, hala dünyada pek çok okulda geleneksel eğitim ve öğretim yolları kullanılmaya devam edilerek, çocuklar yüzyıla hazırlanıyorlar.
Dünya bilgiyi bulmada, kullanmada ve bilgileri sistemlere dönüştürmede, bu kadar hızlı ilerlerken, bir mause tıklatması ile tüm dünya bile dolaşılırken artık öğrenmenin farklı yöntemlerle, farklı kanallarla gerçekleşebileceği gerçeği de kabul edilmelidir.
Okullarda yıllardır uygulana gelen, kuralları olan ve bol miktarda veriyi ezberlemeye dayalı eğitim sistemine teknoloji toplumunda daha az ihtiyaç duyulacaktır. Teknoloji ve bilim toplumunda Zekânın değişik biçimleri problem çözme yeteneği, derinlemesine düşünme ve yaşam boyu aktif öğrenme giderek daha önemli hale gelecektir. Beyin araştırmaları ile bireylerin öğrenme özellikleri arasındaki farklılıkların, genlerin, kromozomların sırlarının çözümünün ortaya çıkarılması fazla zaman almayacak gibi görünüyor.
1980'li yılların başlarına kadar geçen süreçte Çoklu Zekâ Teorisi ne kadar, dünya eğitim tarihinde insan Zekâsı üzerine binlerce görüş ortaya atıldı. Yıllarca insanların doğuştan geldiğine inanılan, belli bir Zekâya sahip olduğu, yaşamını onunla sürdürdüğü görüşü hâkimken; artık günümüzde insan Zekâsının sınırları, araştırmalarla birlikte yeniden çizilmeye başlandı.
1900'lü yılların başlarından 1980'li yıllara kadar, dünya eğitimcileri yoğunlukla, insanlarda IQ denilen yalnızca Matematiksel-Mantıksal ve Sözel -Dilsel becerilerin işlendiği Zekâ kavramı üzerinde çalıştılar. 1980'lere kadar bir insanın zeki olduğunu söyleyebilmek onun normalin üzerinde bir IQ puanı almasına bağlıydı. Günümüzde IQ nun hayattaki başarı konusunda zayıf bir gösterge olduğuna dair pek çok bulgu ortaya çıkarılmıştır. IQ nun doğru kabullenilip yıllarca hakimiyetini sürdürmesi sonucu, toplumlar Zekânın sınırlı olarak ele alınması ile belirlenen kalıba uymayan pek çok yaratıcı akıldan mahrum kalmıştır.
Yıllardır gerek eğitimciler gerekse de anne babalar çocuklarını zeki kategorisine dahil etmenin yollarını bulabilmek ve çocuklarına daha çok matematiksel ve sözel bilgi yüklemek için inanılmaz çaba harcadılar. Alınan özel kurslar veya yoğun bireysel çalışmalar sonunda, çocukların okul başarısının yükselmesi, zeki olarak adlandırılması hem ailelerce hem de öğretmenlerce çok önemli sayıldı. Bu inanç doğrultusunda yıllarca öğrencilere onların yalnızca sözel ve mantıksal yanlarını geliştirmeye yönelik ezbere dayalı bir eğitim verildi.
Geçen uzun yıllar sonunda ortaya çıkan ürünler hem eğitimciler hem de aileler açısından hiç de umut verici değildi. Çünkü okul hayatı boyunca oldukça başarılı sayılan öğrenciler, mezuniyet sonrası büyük sıkıntılarla iş hayatına girebiliyor ve gerçek hayata uyumda pek çok sıkıntı yaşıyorlardı. Bunun gibi zeki diyerek adlandırılan pek çok öğrenci inanılmaz davranışlarla toplumu şaşırtıyor ve anti -sosyal tavırlarla anne babaları endişelendiriyordu.
1980'li yılların başlarından itibaren, dünyanın gelişmiş denilen ülkelerinin pek çoğunda ahlaki anlamda bir çöküşle birlikte bilim adamları, eğitimciler ve aileler gençler adına binlerce hayal kırıklığı yaşamaya başladılar. Eğitim ve öğretimde yaşanan sıkıntıların yanında 1990' lı yıllar insan beyni üzerinde yapılan çalışmaların en yoğun yaşandığı yıllar oldu.
Artık açıkça şu ifade ediliyordu ki, İnsan beyni ve beynin düşünme sistemi ile ilgili edinilen bilgilerin % 95'ine son 5 yılda ulaşıldı. Son araştırmalar daha zeki kişilerin beyinlerini daha aktif kullandıkları gerçeğini ortaya çıkarmıştı. İnsan beyni üzerinde yapılan çalışmaların hızlanması ile elde edilen bulgular pek çok teorinin geçerliliğini yitirmesine sebep oldu. Her yeni bulgu beraberinde binlerce soru getirdi. Bütün bu gelişmeler, dünya eğitim tarihini farklı bir noktaya götürüyordu. İnsan zekâsı, beyinle ilgili elde edilen yeni gelişmeler ışığında yeniden değerlendirilmeliydi.
Prof. Howard GARDNER 'in Çoklu Zekâlar Üzerine Çalışmaları Bir öğrenme psikologu olan Howard GARDNER zekâ kavramına farklı bir boyut getirdi ve insanlardaki zekânın tek bir boyutta değil, çok farklı boyutlarda değerlendirilmesi gerçeğini ortaya attı. Nöro - Psikolog Prof. Howard GARDNER, insan zekâsının geniş yelpazesini görmezden geldiğimiz ve çocukları büyük yeteneklerin fark edilmediği bir sisteme yerleştirerek onlara büyük bir haksızlık yaptığımız görüşündedir. Kaza ya da hastalık sonucu hasar görmüş beyinleri inceleyen GARDNER, bir bölümü hasar gördüğünde çoğu kez tümüyle sağlıklı kalacak ölçüde birbirinden bağımsız çalışan ayrı ayrı yetenekler gözlemlemiştir.
Prof. GARDNER çalışmaları ile ilk önce yetişkinlerde değişik türde olgunlaşmaya yol açan yedi ayrı zekâ saptamıştır. GARDNER, şu anda muhtemelen 7 den fazla yetenek bulunduğunu düşünmektedir. Bireylerin bunlardan birine ya da bir kaçına eğilimli olduğunu ve buna da büyük bir olasılıkla miras ağının ve nöron kalıplarının yol açtığına inanılmaktadır. Harvard Üniversitesi Eğitim Profesörlerinden Howard GARDNER, 1983 de yazdığı Aklın Çerçeveleri adlı kitabında kültürlerin ve bilim adamlarının zekâyı, çok kısıtlı olarak tanımlayarak ele aldıklarını, zekânın bir veya birkaç faktörden çok daha fazlasını içerdiğini ve her insanda 7 farklı zekânın bulunduğu tezini ortaya attı. Prof. GARDNER' m bununla amacı, zekâ testlerinin belirlediğinin üstünde insan beyninin daha fazla sayıda zekâ içerdiği gerçeğini vurgulamaktı.
Prof. GARDNER, çoklu zekâ teorisini ortaya atmadan önce pek çok bilimsel araştırma sonucundan faydalandı. Bu çalışmalar sonucu insan beyninin farklı bölümlerinden oluştuğu ve her bir bölümün özel işlevlere sahip olduğu gerçeği ortaya çıktı. Beynin farklı yarımkürelerden oluştuğu gerçeğini içeren teori Split - Brain Theory IQ ya karşı ilk meydan okumaydı. Beyin hasarlarından doğan Zekâ bozuklukları üzerine elde edilen araştırma bulguları sonucunda, insanların beyinlerinin belli bir bölümü zarar gördüğünde bile, beynin kalan bölümü ile insanlar belli alanlarda performans gösterebiliyor ve yaşamlarına devam edebiliyorlardı.
California Üniversitesi eğitim uzmanlarından Dr. TEE' nin araştırmalarına göre insanoğlu 7 farklı beceri alanında kendini ifade etme olanağı buldu. Çoklu Zekâ teorisyeni Howard GARDNER, Dr. TEE' nin çalışmalarından faydalanarak insanların gerçeği öğrenmesini ve fark edebilmesini sağlayan 7 farklı Zekâ kavramını ortaya attı.
Prof. ( GARDNER, çalışmaları sonucu zekâyı yeniden tanımladı. Zekâ, değişen dünyada yaşamak ve değişimlere uyum sağlamak amacıyla her insanda kendine özgü bulunan yetenekler ve beceriler bütünüdür. İnsan Zekâsı yaşamın her anında, bir makineyi icat ederken, bir hedefi gerçekleştirirken, insanları ikna ederken, bir söküğü dikerken veya bir resim çizerken, bir rolü canlandırırken çok farklı zaman ve durumlarda harekele geçer ve kullanılır.